BASIN AÇIKLAMASI
Eğitim-Bir-Sen Bingöl 2 No'lu Üniversite Şubesi olarak, son zamanlarda Bingöl Üniversitesi üzerindeki itibar suikastlarına ve oynanan kirli oyunlara karşı bir açıklama gereği duyduk.
Öncelikle Elazığ'da meydana gelen depremde hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar ve tüm depremzedelere sabırlar dileriz.
Bingöl Üniversitesi, ilimizin güzide kurumların başında gelmektedir. Kurulduğundan bu yana önemli bilimsel ve bölgesel başarılara imza atmış, bugün gelinen noktada bölgenin en hızlı gelişen üniversitelerinden biri konumuna gelmiştir. Bilhassa son zamanlarda bilimsel başarıdaki yükselen çıtası, bunun yanında kurumsal gelişmişliği ve bölgesel kalkınmaya etkisi, kamuoyuna yansıyan haberlerde de görülmekte ve vatandaşlarımız tarafından da takdir edilmektedir.
Ancak son günlerde bu başarılara gölge düşürmek isteyen bazı kişiler tarafından üniversitemiz ve çalışanları, sistemli ve kasıtlı olarak bir itibar suikastinin içerisine çekilip zarar verilmek istendiğini açıkça müşahede etmekteyiz. Bu itibar suikastinin arkasında birliğimize ve dirliğimize kasteden bazı kişi ve yapılarla yürütüldüğünü düşünüyoruz. Bu itibar suikasti, bilgi ve belge kirliliği içerisinde teşkilatlı bir şekilde sosyal medya ve çeşitli mekanizmalar üzerinden yürütülmektedir.
Üniversiteler bilim yuvası olarak bilinir. Sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen kişiler maalesef Bingöl Üniversitesinde bilimden uzak, üniversite ruhuna aykırı hareket etmektedir ve maalesef üniversitemizin yükselen başarısına gölge düşürmeye çalışmaktalar. Özellikle son iki yıldır, üyelerimizden birçok akademik ve idari personele yönelik karalama faaliyetleri bu kişilerin niyet ve arzusunu ortaya koymaktadır. Üniversite içerisinde pervasızca hareketler, sosyal medyadaki fütursuzca paylaşımlar bunu doğrular niteliktedir. Üniversitede sağlıklı bir işleyiş ve birlikte iş yapma performansına gölge düşüren bu tür çıkışları tasvip etmiyoruz ve ilgili mercilerin karalama ve tezyif kapsamına giren bu tür çabalara uygun zaman ve zeminde müdahale etmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Vazifesi bilim ve verim ortaya koymak olan kişi ve yapıların kimi üniversitemiz yöneticisi ve çoğu sendikamız üyesi olan akademik ve idari personele yönelik masabaşı iftira ve karalamalar üretmesi yanlıştır ve Bingöl kamuoyunun da bunu bilmek hakkıdır. Tüm bunlardan şu anlaşılıyor ki bu tür olumsuz girişim ve paylaşımların üniversitemiz üzerinde farklı hesapları ve emelleri olan örgütsel yapıların ekmeğine yağ sürmektedir.
Bu faaliyetleri icra eden kişi ya da kişilerin üniversitede bazı kulislerde ve mahkeme tutanaklarında geçen ifadelerinin yazım yanlışına kadar bazı sosyal medya hesaplarında kullanılması akışın kirli bir mecraya hizmet ettiğini göstermektedir. Ters algı operasyonu ile maalesef kimi üniversite yöneticilerimiz ve sendika üyelerimiz FETÖ terör örgütüyle yaftalanmış, çeşitli şikayet yollarına başvurulmuştur. Her seferinde eli boş dönen bu kişi ve yapıların iddialarının boş, mesnetsiz, iftira ve karalamalardan ibaret olduğu yargı kararları ile de tescillenmiştir. Ancak, FETÖ terör örgütüne destek çağrıştıran bu kişilerin yargılanması gerekirken, karalama ve iftira yapan bu kişiler hakkında herhangi bir işlem tesis edilmemesi bunlara cesaret vermektedir. 'Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur' misali adliye salonlarını aynı asılsız iddialarla meşgul etmektedirler. Bu sebeple akademik ve idari personelin vaktinin mesnetsiz iddialarla mahkeme koridorlarında heba edilmesi, tarafımızca kabul edilemez olduğunu belirtmek isteriz.
Kamuoyunun malumu olan sosyal medya hesabının karalama ve iftiralarına bakıldığında, bu kişilerin yargıya yönelik şikâyetlerindeki söylem ve eylemleri ile paralellik arz etmesi, bunların malum kişi ile ilgi ve ilişkileri olup olmadıklarının ilgili mercilerce değerlendirilmesi ve takibinin yapılmasını gerekli kılmaktadır. Tüm bu durumları göz önüne alarak şu soruların cevabını da merak etmekteyiz:
Acaba bu kişiler, bu yollarla işbirliği içerisinde hareket ettikleri yapılar ile var olduğunu güçlü şekilde hissetiğimiz irtibatlarını örtmek mi istemektedirler?
Bu nedenle mi yansıtma yoluna başvurarak aksine bu örgütsel yapılarla mücadele içerisinde olan üyelerimize yönelik iftira ve karalama yoluna girmişlerdir?
Acaba bu kişiler bu yola başvurarak iftira, karalama, takkiye, şantaj ve tehdit yoluyla bir kamu kurumu olan üniversitemiz üzerindeki farklı kirli emeller mi gerçekleştirmeye ve burada yapılanmaya mı çalışmaktadırlar?
Bu soruların cevaplarını kamuoyunun takdirlerine bırakıyoruz. Bu soruların cevabını ve bu durumun ortaya çıkarılması ve gereğini yapılmasını başta yargı mercileri olmak üzere ilgili devlet kademlerine havale ediyor ve sonucunu merakla beklediğimizi belirtmek istiyoruz.
En son örneğini gördüğümüz ve bizce bu konu ile de yakından ilgisi olan ve yerel medyaya da yansıyan, suçlamalarla aleyhinde itibar suikasti yapılan Bingöl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Sayın Prof. Dr. Mehmet ÇİFTÇİ'yi, Eğitim-Bir-Sen yönetimi olarak ziyaret edip Dekanlık yönetimi süresince yaptığı başarılı işlerden dolayı kendisini tebrik edip desteğimizi ilettik.
Prof. Dr. Mehmet ÇİFTÇİ, Bingöl Üniversitesi bünyesinde önemli projelere imza atan ve başarıları ile göz dolduran bir bilim insanıdır. Bunun yanı sıra Dekanlığını yürüttüğü Fen-Edebiyat Fakültesi, gerek çalışan ve gerekse öğrenci bazında olsun, kapasite olarak Bingöl Üniversitesinin en büyük fakültesi konumundadır. Bu fakültemiz, üniversitenin kuruluşundan beri en başarılı ve aktif fakültelerden biri konumuna yükselmiştir. Bu başarıya sahip olması, belli ki bazı art niyetli kişileri rahatsız etmiştir.
Prof. Dr. Mehmet ÇİFTÇİ Hocamızın aleyhinde yapılan yalan, iftira ve karalama dolu bu açıklamada;
- Bilime katkı sunması gereken personellerin bilim dışı uğraşlar içerisine girip bilim insanlarını da meşgul etmenin önüne geçmeye çalışmanın, - Mesai kavramını kötüye kullanmayı adet haline getirenleri uyarmanın,
- Fakülte ve üniversiteye akademik ve idari katkı sağlamalarını talep etmenin,
- Diğer akademik-idari personellerin ve öğrencilerin huzurunu bozucu faaliyetler içerisinde bulunmalarına engel olmanın,
- Torpil, önceleme ve imtiyaz peşinde koşanların önüne geçilmesinin mobbing uygulamak olarak ifade edildiğini ve bu şekilde yansıtıldığını maalesef görmüş olduk.
Bu durum bir mobbbing değil, aslında bütün yöneticilerin asli vazifesidir. Kamuoyuna mobbing olarak yansıtılan bu durum, bir imtiyazın önüne geçilmesi olarak anlaşılmaktadır. Sayın Dekanımızla basına yansıyan durumun aslını konuştuğumuzda işin zannedilenden çok farklı olduğunu görmüş olduk. Herhangi bir konuda açıklama yapılırken tek taraflı değil, konuya bahis karşı tarafın da dinlenip duruma göre yalan ve iftira içerip içermediği değerlendirilir. Oysa Sayın Dekan ile ilgili yapılan bu haberin iyi niyetten uzak, yanlı, yanlış ve iftiralarla dolu olduğu görülmektedir. Bahse konu duruma yönelik açıklama yapanlar, iyi niyete sahip olarak olaya yaklaşım sergilemiş olsalardı, konuya yönelik ortaya atılan iddiaların belgelerle, raporlarla kendilerine izah edilip ispat edileceğini görmüş olacaklardı. Ancak bu kişilerin, yalan ve iftira dolu iddialara alet olduğunu, üniversitemizin ve fakültemizin itibarına leke sürülmesine alet olduklarını kamuoyunun dikkatine sunuyoruz.
Öncelikle 'Atıldı' denilen kişi, keyfi bir uygulama sonucu değil; Doktora eğitimini aldığı Üniversite olan Atatürk Üniversitesi tarafından BAŞARISIZ bulunduğu için ve akademisyenlik için gerekli olan bilimsel hiçbir faaliyeti bulunmadığının yanında, Araştırma Görevliliğinin gerektirdiği hiçbir vasfı da yerine getirmediği için süresi uzatılmamış olduğu tarafımıza iletilmiş ve bu nedenle bu konunun kamuoyu ile paylaşmayı uygun görmüş bulunmaktayız.
Görev süresi kriterlere bağlı uzatılmayan bu kişi, üniversitemizin huzur ve sükununa yönelik faaliyetler içerisinde yer alan kişilerle birlikte fakülte içerisinde birçok akademisyen ve idarecinin çalışmalarını engelleyici faaliyetler içerisinde bulunmuş, ilgi ve alakaları bulunmamalarına rağmen çeşitli terör örgütleri ile yaftalayıp birçok mercilere karalama amaçlı şikâyette bulunmuştur. Bu şikâyetlerinin hiçbir dayanağı olmadığı yargı kararları ile de sabit olmuştur. Buna rağmen üniversite personelleriyle uğraşmaya devam etmiş ve bilimsel çalışmalar yapmalarına engel olacak şekilde faaliyetlerini sürdürmüştür. Sadece Bölüm başkanı ve Dekanı olan sayın Prof. Dr. Mehmet ÇİFTCİ Hocayı bile (CİMER, adliye, YÖK, Üniversite, Ombudsmanlık birimi vb. yerlere) 35 kere karalamalarla şikâyet etmesine rağmen, hiçbirinde de istediği olumlu bir sonuç elde edememiştir.
Bu şahıs, rektörlük tarafından görevlendirildiği başta merkezi laboratuvar olmak üzere, diğer fakültelerde de personellerle uğraşmaya devam etmiştir. Tüm bunlara rağmen, bu şahsın sözleşmesi, kanunlar gereği bilimsel faaliyetler bağlamında değerlendirilmiş, gerek doktoradan atılması, gerek üniversiteye bilimsel ve idari katkıda zayıf kalması göz önünde bulundurularak ilgili kurullar tarafından sözleşmesinin uzatılmaması kararlaştırılmıştır. Kanunlar gereği yapılan bir işlemin bile mobbing ve işten atılma diye yansıtılması, hakikatleri tersyüz etmeye çalışmaktan başka bir şey değildir. Açıklamayı yapanların net bilgi sahibi olmadan açıklama yapması ve bu iftiralara alet olması da, ayrıca düşündürücüdür.
Sendika olarak tüm üyelerimizin haklarını her platformda savunacağımızı, bunu yaparken de bir başkasını mağdur edecek yalan, iftira ve karalama gibi şeylere tevessül etmeyeceğimizi, tevessül edenlerin önünde set olacağımızı, sadece haklı olanın güçlü olduğunu, güçlünün ve mesnetsiz iddialarla baskın olmaya çalışanların haklı olmadığını göstereceğimizi bütün kamuoyunun bilmesini isteriz.